SALİHLİ’Lİ AVUKATLARDAN OTURMA EYLEMİ
TBMM’ye sunulan “Çoklu Baro Sistemi” kanun teklifine Manisa Barosu Salihli Temsilciliği tarafından Milli Birlik ve Demokrasi Meydanında basın açıklaması düzenlendi. Baroların bölünmesine tepki gösteren Manisa Barosuna bağlı Avukatlar ellerindeki dövizlerle protesto ettiler. Basın açıklamasından sonra yarım saat oturma eylemi yapan Avukatlar daha sonra dağıldılar.
Salihli-MANİSA
10 Temmuz 2020 // TogaMedya // 2083
Manisa barosu Salihli temsilcisi Avukat Süleyman Yüksel yaptığı basın açıklamasında şunlara değindi:
Avukatlık kanununa ilişkin Cumhurbaşkanın sözleriyle birlikte, Adalet Bakanlığı’nın bile haberi olmadan içeriğini bilmeden imza atan milletvekillerinin teklifi ile, 3 büyük ilde Çoklu Baro ve Barolar birliği delege yapısıyla ilgili düzenlemelerle karşı karşıya kaldık.
Bu düzenleme Baroları ilgilendirmektedir. Buna rağmen hiçbir baro başkanını TBMM adalet komisyonu dinlememiştir. Bu durum çok büyük ayıptır. Çünkü hangi meslek grubuna ilişkin yasa düzenlemesi yapıldığında o meslek grubunun temsilcilerinin görüşlerinin alınması, kanun yapma tekniği açısından ve örf gereği yapılagelen bir uygulama olduğu halde barolardan neyin kaçırıldığı ve görüşleri dahi alınmadan neden böyle bir düzenleme yapılmak istediğinin açıklaması yapılamamaktadır. İktidar partisinden yapılan açıklamalar ise, “ben baro başkanını beğenmiyorum bu yüzden yeni açılacak baroya kayıt yaptıracağım” denmektedir. Bu durumda seçimle başkan seçilen bütün kurumlarda bunu yapmak gerekmez mi bu nasıl bir bakış açısı anlamak mümkün değildir.
Bilindiği üzere, TBB. Açıklamasında 80 Baronun ve avukatlar ile hukuk kamuoyunun karşı çıkmasına, sakıncalarına dikkat çekmesine rağmen hukuk devletine, yargının ve savunmanın bağımsızlığına, avukatlık mesleğinin temel yapısı, ilkeleri ve ülkemizde bu güne kadar gelişim ve kurumsallaşmasına aykırı şekilde bir düzenleme yapılmaktadır. Bu düzenleme yapılırken dünyada bir ilk yaşanmış ve meclis kapısına kadar giden baro başkanlarının görüşü alınmamıştır.
Daha önceki Anayasa değişikliği ile yetkilerinin tek elde toplanması anlamına gelen başkanlık sistemi önümüze getiren iktidar partisi şimdi ise kurumsallaşmasını tamamlamış ve çağdaş hukuk düzenini savunan ve yargının olmazsa olmaz unsuru olan Baroları bölmeye çalışmakta Avukatları ayrıştırmaktadır. Böyle bir durumda Baroların hizmetleri olan CMK ve Adli Yardım’ı hangi baro karşılayacaktır. Meslek içi disipline hukuku tarafsız işlemesi mümkünmü dür? Buna benzer bir çok sorun ortaya çıkacaktır. Avukat cüppeleri tek şekildedir. Düğmesi yoktur. Bu cüppenin altında en kidemlimizden en kidemsizimize kadar tüm meslektaşlarım hukuka, insan haklarına hak ve adaletin gelişimine hizmet eden yiğit insanlardır. Toplum önderleridir. Ancak sözleri TBMM de dinlenmemektedir.
Bir yasa teklifinin gerekçesi, teklifle hangi kamu yararı amacının güdüldüğünü anlaşılabilir bir şekilde ortaya koyar. Kamu yararının amaçlanıp amaçlanmadığı konusunda ciddi kuşkular varsa, gerekçelendirme özellikle önemli hale gelir; anayasal ilkeler, uluslararası hukuk, milli menfaatler vs. olguları zorlanır, sağa veya sola çekilir ve kamuoyu ikna edilmeye çalışılır En azından teklifi hazırlayanlar, kendi siyasal tabanlarına haklı ve meşru bir zeminde hareket edildiği duygusunu veren tutarlı bir gerekçelendirme çabasını gösterirler.
Yapılan düzenlemenin Genel gerekçesinde ilk dikkatimizi çeken husus, Baroların meslek mensubu avukatların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, gelişimini sağlamak, birbirleriyle ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere, meslek disiplini ve ahlakını korumak amacıyla kurulan kamu tüzel kişisi biçiminde tanımlanmış olmasıdır. Ancak 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 76. maddesinde Baroların tanımında “meslek disiplini” yerine “meslek düzenini, ahlakını, saygınlığını” koruma ifadeleri yer almaktadır. Gerekçede “düzen” yerini “disiplin” kavramına bırakmış, “saygınlık” ise yok olmuştur. Çok daha çarpıcı olanı da 76. maddedeki “hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunma ve koruma” gibi avukatlık mesleğini diğer meslek kuruluşlarından farklı kılan temel niteliğe yer verilmemiş olmasıdır. Maddedeki tanımda “çalışmalarını demokratik ilkelere göre sürdüren” ifadesinin gerekçede yer almamış olması da diğer bir çarpıcı noktadır. Bu durumda teklifi hazırlayanlar Baroların mesleki saygınlık, hukukun üstünlüğü ve insan haklarını savunma ve koruma ile çalışmalarını demokratik ilkelere göre sürdürme ilişkisini kuramamış görünmektedirler.
Düzenlemenin amacı ise, gelişen teknolojilere uyum sağlama çabası, avukat sayılarındaki aşırı artışın yol açtığı sorunların çözümü ve mesleğin daha iyi bir şekilde icrasıdır. Baro ve avukatlık
mesleğinin sorunları sıralamasında bunların nerede durduğu ayrı bir konudur. Bu sorunların çözümü ile çoklu baro ve Barolar Birliği Genel Kurulundaki temsil rejimini değiştirilmesi arasında nasıl bir ilişki kurulduğunu anlamak en azından gerekçede mümkün değildir.
Bu teklif metninin gerekçesinde başka bir inandırma çabası var görünüyor. Baroların tanımında demokrasi, hukukun üstünlüğü, hak arama hürriyeti, adil yargılanma hakkı ve temel hak ve özgürlüklerinin korunması kavramları devre dışı bırakılıyor ve bunlar yokmuş gibi düzenleme yapılmaya çalışılıyor.
Nihayetinde teklifte siyasi irade, ortaya koyduğu bu amaca o kadar önem veriyor ki, yasalaşmanın hemen ardından bu yıl içinde baro seçimlerinin yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Yargıtay ve Danıştay üyeliklerinin kanunla bir gecede sona erdirilmesi ile 2017 referandumunun hemen ertesi günü HSK üyelerinin görev süresinin sona erdirilmiş olmasıyla aynı yöntemin burada da uygulandığı anlaşılmaktadır.
Barolar dernek değildir. Barolar kulüp değildir. Barolar Anayasamızdan kaynaklanan mesleki kuruluştur. Anayasanın135 Maddesi gereğince kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütleri bakımından bir çatı düzenleme getirmiştir. Bununla birlikte ne tür kamu hizmeti gördüklerine bağlı olarak da ilgili yasalarında somutlaştırmalar yapılmıştır. Avukatlık Kanunu ile diğer meslek örgütleri hakkında kanunların karşılaştırması bu konuda bir fikir verebilir.
Bu anlamlıdır, zira avukatlık kamu hizmeti yürüten serbest mesleklerden biri olmakla birlikte, diğer mesleklerden farklı olarak devletin temel fonksiyonlarından biri olan yargı ile ilgili olup, eksikliğinde bağımsız ve tarafsız bir yargının işleyişi mümkün değildir. Hakların korunması da aynı ölçüde mümkün olmaz.
Bu nedenle avukatlık mesleğiyle ilgili baroları değerlendirirken, bunların devletin üç egemenlik fonksiyonlarından biri olan yargının temel bileşenlerinden olduğu gerçeğini göz ardı etmek, Anayasa ile uyumlu olmayacaktır. Tam da bu nedenle 1136 sayılı Avukatlık Kanunu yukarıda ortaya koyduğumuz temel çerçeveyi çizmiştir. Yani avukatlık mesleği ve avukatların kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütü daha sıkı şartlara bağlanmış, hukukun üstünlüğü ve insan haklarının korunması ile bu ilkelere etkinlik kazandırmak görev tanımları içinde yer almıştır. Bu görev tanımı teknik bir mesleki uygulama sınırını aşmakta, devletin temel işlevleriyle ve bireysel özgürlüklerle ortak kümelere dahil olmaktadır. Bu niteliği AİHM tarafından da kabul edilmektedir.
Bu temel çerçeve ile çatışabilecek bir değişiklik anayasal tercihi olumsuz etkilediği ölçüde Anayasaya aykırı olacaktır.
Çoklu baro uygulaması “Devletin genel esasları” kısmında yer alan 9. maddedeki yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkeleriyle uyumsuzdur. Zira çoklu baro uygulaması, avukatlık mesleğiyle baroların görev tanımı içinde yer alan hedefler için uğraşıyı güç birliği içinde tek irade olarak ortaya koymalarını engellemekte, hukukun üstünlüğü ve insan haklarının korunması ile yargı bağımsızlığı bakımından en büyük tehdit olan siyasi iktidar karşısındaki direnci zayıflatabilecektir. Bu nedenle çoklu baro düzenlemesi, nasıl düzenlenirse düzenlensin anayasal çerçeve içinde meşrulaştırılması çok güç bir düzenlemedir. Aynı ilde birden fazla vali olmaz. Aynı ilde birden fazla Ticaret ve Sanayi Odası olmaz. Aynı ilde birden fazla Ziraat Odası olmaz.
İnsan Hakları Evrensel bildirgesi, Avrupa İnsan Hakları bildirgesi yasa önünde herkesin eşit olduğunu anlatmaktadır. Anayasamızın 10. Maddesinde de “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.” Demektedir. Barolar bu ilkelere göre hareket eden kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşudur. Bu meslek kuruluşunu parçalamak, yani siyasi görüşe göre ve felsefi inanca göre veya ırksal farklılığa göre baro oluşumu mümkün kılınmak istenmektedir. Bu durum anayasamıza da açıkça aykırıdır.
Getirilmek istenen çoklu baro sistemi avukatlar arasında da dayanışma ruhunu yok edecek, dağınık, kontrolsüz ve disiplinsiz yapıları ortaya çıkaracaktır ki bundan en büyük zararı gören de devletin temeli olan adalet olacaktır.
Unutmalıdır ki avukatlık mesleğinin en büyük güven ve teminatı Barolardır. Baroların bölünmesi Avukatın zayıflaması anlamına gelmektedir. Herkese bir gün Avukat gerekir. Avukatın kaliteli olmasına Baroların payıda büyüktür. Yasa tasarısı meclise gelmiştir. Bu yüzden sayın milletvekillerimizden bu yasal düzenlemenin Avukatlarca istenmediğini ve Avukatların düzenini bozmaya, bölmeye parçalamaya dönük olduğunu anlamasını buna göre akıl ve vicdanı ile oy kullanmasını talep ediyoruz.
Bu nedenle Savunmayı susturmayacağız, baroları böldürmeyeceğiz.
Basın açıklamasına Salihli Cumhuriyet Halk Partililer de destek verdiler.