ADANA GEZİSİ (Çukurova Gezi Notları-4)
Herkesin kendine özgü bir gezme sitili var. Kimileri yalınız gezmeyi sever kimileri de turları tercih eder. Ben ise özel arabamla çıkarım yollara, deklanşöre basınca şehrin tabelalarını daha sonra da şehirlerin tarihi mekânlarını ölümsüzleştir meye çalışırım.
Makale: Mustafa Toga /
1 Kasım 2020 //GEZİ NOTLARI// 2145/2137
Konya Ereğli istikametinden gelip Çakmak kavşağından (O-21) Ankara-Adana Otobanına girdik. Toroslara tırmanılmıyor artık viyadükler ve tünellerle yollar dümdüz olmuş. Ulukışla’dan Pozantı’ya kadar 21 viyadük, 8 tünel geçtik. Tünellerin uzunluğu ortalama 900 metre. Bu yolları yapanlardan Allah razı olsun. Yeni nesil eski Adana-Ankara yolunu bilmediğinden Toros Dağları ile ilgili yazdıklarımı anlamakta tereddüt içinde kalabilirler. Bundan 30 sene kadar önce yol tek gidiş gelişti. Gülek boğazından geçerdik. Özellikle Alman Mezarlığı’nda Torosların zirvesine tırmanmak bir ölümdü, rampa dimdikti. Yollar kıvrım kıvrım. Her zaman yol kenarında bir kaç tane bozulmuş ya da su kaynatmış yük kamyonu görmek mümkündü. Kaza oranı çok fazlaydı. 100 arabalık katarlar oluşurdu. Şeker Pınarı Dinlenme Tesislerinde durulur mola verilirdi. Bir Zamanlar Çukurova’da Torosları aşmak büyük bir çileydi.
TOROSLAR POZANTI TESİSLERİ
Otoban üzerindeki Pozantı girişinde Toroslar Pozantı Tesislerine sapıyoruz. Hem dinlenmek hem alışveriş yapmak için ideal bir yer. Et Mangal, Restaurant ve Alışveriş Merkezi Tesislerinin market şefi Mustafa Özkan “Artık Pozantı şehir merkezine girilmiyor, şalgam suyundan tutunda oyuncaklar, bölgeye has turistik eşyaları buradan temin edebilirsiniz. Otobanın her iki yakasında da tesislerimiz siz müşterilerimizin hizmetindedir” dedi. “Kışın kar altı, yazın toz altı senin ananı avradını s.. Pozantı” sözü nerden geliyor diye sorduk. Pozantı Adana sınırları içerisinde olan bir ilçe. Herkesin aklına Adana denince nem oranı % 99 ve 53 dereceye kadar varan kavurucu sıcak memleketi geliyor. Kış aylarında Pozantı’ya gelince diz boyu karla karşılaşıyorlar, şaşırıyorlar. Pozantı yazın serindir ama öğleden sonra öyle bir fırtına çıkar ki bazı zamanlar toz dumandan göz gözü görmez olur. Şimdi ne eski tozlar ne de eski kışlar kalmadı diye bize açıklamalarda bulundu.
BABA OCAĞI ADANA’YA ULAŞIYORUZ
Mola bitti yola devam. Pozantı’yı çıkınca Adanalıların kavurucu sıcaklardan kaçıp serinlediği Tekir (Akçatekir) Yaylalarına geliyoruz. Kışın 1200 kişinin yaşadığı yayla evlerinde yaz mevsiminde 3 ay boyunca bu rakam 150.000’i buluyormuş. Tarsus’a doğru yaklaştıkça bunaltıcı bir havayla karşılaşıyoruz. İşte gerçek, tam istenilen Adana havası bu. Paralı otoban bitiyor kavşakta yol ikiye ayrılıyor Tarsus- Mersin ve Adana-Gaziantep. Biz Adana istikametini alıyoruz. 258 km uzunluğunda ki Tarsus-Adana-Gaziantep (TAG Otoyolu) otobanı sanki altımızdan akıp gidiyor. Yeni Adana’nın tam ortasından geçiyoruz ama otoban olduğu için trafik yoğunluğu yok. Eskiden Türkiye’nin en büyük köyü denen beyaz altın diyarı (Pamuk) Adana şimdilerde baraj gölü çevresinde yükselen 15 katlı gökdelenleriyle modern Adana olmuş. Akşam Mavi Bulvarda ikamet eden yeğenimde misafir oluyoruz. 10. kattan baraj manzarası güzel. “Akşam size Adana’yı gezdireyim” diyor. Adana’ya gelince bici cici, şalgam suyu ve kebap yememek olur mu? Mavi Bulvarda ki Eyüpcan Kebapçıya gidiyoruz. Güler yüz, tatlı dil, neşeli ortam hemen bizi sarıp sarmalıyor. 750 kişilik iç ve dış salonları bulunan restoranda garsonlar koşuşturuyor. Şef garson İdris Avcıoğlu, bize cam kenarından 5 kişilik bir masa hazırlatıyor. Masamıza 2 sıcak lavaş ekmek ile tahinli yoğurtlu patlıcan ezmesi geliyor. 5 tane de bakraç içinde köpüklü Misis ayranı. Ardından salatalar diziliyor. Pişirilmiş soğan, yıkanmış maydanoz, domates ezmesi, sumaklı soğan, domates salatası, marul salatası. Salatalardan tadıyoruz. Ana yemekler gelmeden gözlerimiz doydu. Adana’nın öne çıkan menü özelliği işte bu. Ardından acılı Adana kebaplar. Çaylar şirketten. Hesabı ödemek için kasaya gidiyoruz. İşletme Müdürü Eyüp Gürler bizleri uğurlamak için kapıya kadar eşlik ediyor. Arabanız yoksa bir taksi çağırayım ya da elamanlar sizi istediğiniz yere bıraksın, bunu demesi, düşünmesi bile gönlümüzü fethediyor. Teşekkür ediyoruz.
Yemek faslından sonra Baraj Gölü içerisine bir kısrak başı gibi uzanmış olan Menderes Adası Piknik alanında Bici Bici yemeye, Çay içmeye gidiyoruz. Kasım ayına girildi rutubet kalmamış, nem yok, akşamın serinliği Adana’nın üzerine çökmüş. Çocuklar buz gibi Cici Bici’yi yiyince üşüdük kalkalım diyorlar. Hava pırıl pırıl, gecede dolunay var. Muhteşem görüntüsü ile ışıldayan Adana’yı gezmeye çıkıyoruz. Arabayla önce Turgut Özal Bulvarı ardından Alparslan Türkeş Bulvarı, Kenan Evren Bulvarı, 6 minaresi ile Sabancı Merkez Cami ve Taşköprü’yü geziyoruz. Ben yine de gençlik yıllarımı geçirdiğim Büyük Saat-Küçük Saat arasının da ki eski Adana’yı özlüyorum.
TABELADA KADİRLİ YAZMIYOR, ‘NEDEN?’
Baraj gölünü ve Seyhan köprüsünü geçip devasa Adana Şehir Hastanesinin önünden Osmaniye’ye doğru ilerliyoruz. Ceyhan yol çatına gelince ‘Yılankale, Ceyhan Batı Çıkışı’ levhasını görüyoruz. Buradan mı dönecektik derken çıkışa bir kaç metre kala Kadirli tabelasıyla karşılaşıyoruz. Ani bir refleksle çıkışa yöneliyoruz aslında trafik için çok tehlikeli bir durum. Karayolları Yetkilileri ‘Ceyhan Batı Çıkış’ Tabelasının altına ‘Kadirli’ yazmak o kadar zor bir iş mi? Baba ocağı Kadirli’ye gelirken hep bu çıkışta şaşırıyor Ceyhan şehir merkezine giriyorum. İnşallah bu duruma en kısa bir zamanda çözüm bulunur.
Mercimek Köyü (TİGEM) Çukurova Tarım İşletmelerine geliyoruz. Yol tek gidiş gelişe düşüyor. Bildiğim kadarıyla kırk yıldır yol genişletme çalışmaları sürüyor ama bir kaç kilometrenin dışında maalesef gözle görülür bir ilerleme yok. Tabelaya bakıyoruz Ceyhan’dan Kadirli 55 kilometre Kozan’da 55 kilometre yazıyor. Anavarza görüldü. Kozan, Ceyhan ve Kadirli ilçelerinin kesiştiği yerde olup Adana’nın Kozan ilçe sınırlarında bulunan tarihe ele geçirilemeyen kale olarak geçen ve marketlerde satılan Anavarza Balı’nın üretildiği Anavarza Kalesi’ne geliyoruz. Kaleyi gezmiyoruz, uzaktan bir kaç fotoğraf çekip yola devam ediyoruz. Çukurköprü’ye geliyoruz. Sumbas ırmağını geçip eski Jandarma karakolunun önünden sapıp baba ocağı olan Osmaniye İli Kadirli İlçesi Aşağıçiyanlı Köyü Kızhasanlı Mahallesine ulaşıyoruz.
Baba ocağından çıkalı 41 yıl (1979) oldu. Her kuş kanatlanınca yuvadan uçar ya biz de öyle olduk. Ama her yıl en az bir defa maile gelip ziyaret ediyoruz. En azından aile bağları kopmuyor. Osmanlı lakaplı Ayşe Toga’ya (91) gelince. Kocası 40 yaşında (1970) vefat edince en küçüğü 3 yaşında olmak üzere 8 çocuğuyla yaşam mücadelesi veriyor. Onları besliyor, büyütüyor, okutuyor bu günlere getiriyor. Ayşe Toga-Kılınç; Bir kişiyken şimdi çocukları, torunları, torunlarının çocukları ile birlikte 84 kişi, koca bir köy gibi. Ellerinden öpüyor sağlıklı, sıhhatli daha nice yıllar diliyoruz.
Ağbeyim Süleyman (69) hemen bir koç kesiyor. “Bunu yeğenlerim Emre (22), Okan (17) için kesiyorum gelin!” diyor Mukadder hanıma. 1000 kilo metrelik yoldan yani Manisa’dan geldiğimizi duyan aile fertlerinden 23 kişi o akşam ziyaretimizi geliyor. Yengem Zübeyde (62) tecrübeli, akıllı kadın. Hemen bir düğün kazanıyla patlıcan oturtma pişiriyor. Koyunun bir budundan şiş kebaplık hazırlıyor. Evin havlusuna mangal yakılıyor. Masaya 23 kişi oturuyor. Gülüşmeler, neşe, temaşa, gırgır, sohbet gece boyunca devam ediyor. Aile saadeti böyle bir şey demek. Ellerimi kaldırıp dua ediyorum. En kötü günümüz böyle olsun “Allah kimseyi gördüğünden geri komasın!”
KADİRLİ’NİN SÜLEMİŞ TEPESİ
Sabah kahvaltısından sonra Kadirli’ye gidiyoruz. Çukurova’nın tahıl ambarı yer fıstığı ve turp diyarı Kadirli ikiye bölünmüş. (Nüfus 93.000) Savrun ırmağının batısı eski Kadirli, doğusu gökdelenlerin yükseldiği yeni Kadirli. Kadirli Ortaokulu’nunun (3 yıl burada okumuştum) önünden geçiyoruz. Sülemiş tepesine çıkıyoruz. Belediye tesislerinde birer çay içip şehrin siluetine bakıyoruz.
Toros dağlarının eteklerinde Kadirli, Kozan, Erzin, Payas yörelerinde yaşayan Türkmenler boyundan (Avşar) ünlü şair Dadaloğlu’nun “ Dadaloğlu yarın kavga kurulur, Öter tüfek davlumbazlar vurulur, Nice Koçyiğitler yere serilir, Ölen ölür kalan sağlar bizimdir. Kahramanlık, yiğitlik türküleri söylenir, Kadirlili ünlü yazar Yaşar Kemal’in ‘İnce Mehmed’ romanı okunur bu yörelerde.
BİR YILAN HİKAYESİ
Kadirli’den ayrılıp Kozan’a geçiyoruz. Bir birini sevmeyen, iki ezeli rakip ilçe.
Öyle ki destanlanmış bir de öyküleri var. Kadirlili ile yılanı bir çuvala koymuşlar. Yılan bağırıyormuş ‘Kadirlili beni sokuyor, çabuk çıkarın beni!’ diye. Çuvalın ağzını açmışlar. Yılan çuvaldan başını çıkarmış bir de bakmış ki karşıdan Kozanlı geliyor. ‘Kurban olayım sana Kadirlili’ deyip geri çuvalın içine girmiş diye. Tabi Kozanlılar bu hikâyenin tam tersini söyler “Kadirlililer daha belalı” derler. Her ne kadar bu iki ilçeyi Kozan (Adana), Kadirli (Osmaniye) ile sınırları ile ikiye ayırmış da olsalar bu tatlı rekabete sürüp gidiyor.
Bende bu rekabetten payımı almış Faydalı Köyü İlkokulunu (5 yıl) bitirdiğim için Kadirliler beni kabul etmemiş 3 ay Kozan Ortaokulunda okumak zorunda kalmış dana sonra Kadirli Ortaokuluna nakil yaptırmıştım. Şehir merkezine giriyor Kozan’da okuduğum Ortaokulun önünden geçiyoruz gidiyoruz, burası Milli Eğitim Müdürlüğü binası olmuş.
KOZAN KALESİ
Adana, Feke, Saimbeyli, Tufanbeyli, Yahyalı, Kayseri yol güzergâhı üzerinde kurulu olan Kozan ( Nüfus 93.000) Kalesi ve Portakal bahçeleriyle meşhur.
Akşama doğru yılan gibi kıvrım kıvrım ışıklar içerisinde parıldayan kaleye çıkıyoruz. Yollar Arnavut kaldırımı. Harika ağaç gölgelerin altında mesire yelleri. Kale burçlarına yakın bir yerde araba park yeri ve etrafında kafeteryalar ve restoranlar. Kaleye tırmanmak için tahta merdivenler mevcut. Ova ayaklarının altında. Başarılı bir belediyecilik harikası. Emeği geçen herkesi kutlarım.
Kale Kafeterya görevlisi Sıdıka İnan, Serpil Kurt hanımlar güler yüzlü tatlı dilliler. Hemen siparişleri alıyorlar 3 melengiç kahvesi 2 tavşankanı çay. Derdini anlatmayan dermanını bulamaz derler bizde Kozan Kalesinin tarihini soruyoruz.
Medeniyetler geçidi Kozanın eski adı ‘Sis’ dir diyorlar. Kozan Kalesi M.Ö. 1800 yıllarda Asurlular zamanında inşa edilmiş. Sarp bir tepe üzerine kurulan 44 burcu kalede mahzenler, gizli geçitler, sarnıçlar varmış. Kalede Ermeniler otururmuş. Ayin yerleri, manastır ve Ermeni Kilisesinin kalıntıları hala mevcutmuş.
Bir dönemim efsane sanatçısı Ersen ve Dadaşlar grubunun seslendirdiği “Kozan dağı çatal matal, Arasında aslan yatar, Bir yiğide bir gelin yeter, İki alanın derdi vardır” türküsü kulaklarımda çınlarken oradan ayrılıyoruz.
CEYHAN "YILAN KALESİ"
Türk sinemasının sultanı Türkan Şoray’ın ‘Şahmeran’ filmini çevirdiği yer olan Yılan Kalesine doğru yol alıyoruz. Toros Dağları’nı aşarak Antakya’ya giden tarihi İpek Yolu üzerinde yer alan Yılan Kalesi sekiz yuvarlak burca sahip ve tüm ovanın görüş alanına sahip konumda. Sarp kayalar üzerine kurulmuş olan kaleye tırmanıyoruz. Arabamızı park alanına çekiyoruz. Gözlerimiz bir görevli arıyor, kimsecikler yok. Kilise ve sarnıcın bulunduğu burçlara çıkamıyoruz çünkü çok yüksek. Kale bakımsız, sosyal ortamı pek beğenmiyoruz.
Onbir günlük Doğu Akdeniz tatilimizin sonuna geldik. Elveda Adana diyoruz eve dönüş yolculuğu başlıyor.