TESADÜFÜN BÖYLESİ HEMDE İSTANBUL’DA
Yıl 1974. İstanbul’da, Aksaray’da ki Eskişehir Talebe Yurdunda, 3. katta, 305 numaralı odada Kadirli’nin Aşağıçiyanlı Köyünden Hasan Küçükçe ile oda arkadaşı olmak! 16 milyonluk İstanbul'da tesadüfün böylesi görülmemiş, duyulmamış.
Salihli-MANİSA
3 Kasım 2020 // TogaMedya // 2148-181b
Hasan ağabey mezarında rahat uyu. 1 Kasım günü vefat haberini duyunca sanki canımdan can gitti. Bir doktor kendi hastalığına çare bulamadı, kahrolsun kanser hastalığı deyip hüngür hüngür ağlayasım geldi.
Dr. Hasan Küçükçe köyümüzden çıkan ilk doktordu. Hasan, ağabeyim ile yaşıttı ben kardeşi Recep ile. Gurur kaynağımızdı o. Ondan bir tık küçük olan bizlerin idolü idi.
KANSER SENİN GÖZÜN KÖR OLSUN!
Annem Ayşe Toga (93) söyledi, Hasan abin (69) prostat kanseri olmuş, durumu çok ağırmış diye. Kulaklarıma inanamadım, O Adana’nın en başarılı doktorlarından biriydi, doğru olabilir miydi? Gözümün önünden eski yıllar bir filim şeridi gibi geçti. Yahya Küçükçe’nin oğlu, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesini tutturmuş dediler köyce hep sevinmiştik. Hasan İstanbul’a okumaya gitti bir daha görüşemedik.
İSTANBUL GÜZEL SANATLAR AKADEMİSİ
1974’de Ceyhan Endüstri Meslek Lisesini bitirmiş üniversite imtihanlarına girmiştim. Puanım İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’ni tutuyordu şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi. Özel yetenek imtihanlarıyla öğrenci alıyordu. Bende yağlı boya, sulu boya resimler yapıyor karakalemle porteler çiziyordum. Şansımı denemek için İstanbul’a gittim ve Aksaray’daki Eskişehir Öğrenci Yurduna yerleştim. Akademiye ön kayıt yaptırıp Beyoğlu’nda bir karı kocanın resim atölyesinde diğer adaylarla birlikte paralı kurs almaya başladım. Her gün Aksaray’dan çıkıyor yürüyerek Haliç üzerindeki Atatürk Köprüsünden geçiyor Beyoğlu’nda ki atölyeye gidiyordum.
Öğrenci harçlığı suyunu çekmeye başladı. Kurs parası belimi bükmüştü zaten. O haftanın yurt parasını ödeyememiştim. Bende görevli gelmeden önce yani saat 08:00 den önce yurttan çıkıyor yakalanmak için akşam da 18:00 de sonra geliyordum.
KOCA YÜREKLİ ADAM “DR. HASAN KÜÇÜKÇE”
Bir sabah erkenden uyandım, başımı kaldırdım ki iki kişilik olan odadaki karşı boş ranzaya bir kişi gelmiş. Yatağının üzerine oturmuş bana bakıyor. Ürkmedim desem yalan olur. Yüzü yabancı gelmiyor ama saç sakal bir birine karışmış.
-“Sen, Eşe ablanın (Anneme köyde Eşe derler) oğlu Mustafa değil misin?”
-Hasan abi sen ne geziyorsun burada? Kalkıp bir birimize sarıldık.
İSTANBUL’DA TESADÜFÜN BÖYLESİ
Tesadüfün böylesi görülmemiş. 16 milyonluk bir İstanbul’da (2020 yılı sayımı) iki köylü bir odada buluşuyor. Bir milyonda bir olacak şey!
-Ben aslında 3 arkadaş ile birlikte Kadıköy’de bir evde kalıyorum. Fakültedeki vizelerim başladı sakin bir ortamda ders çalışmak için bir aylığına bu yurda yerleştim.
-Bende İstanbul’a, Güzel Sanatlar Akademisinin yetenek sınavları için geldim.
Giyinip yurdun yemek salonuna indik. Kahvaltımızı yaptık.
-Hasan abi, Benim param bitti, annemden isteyeceğim de gelmesi çok uzun sürüyor. Yurt parasını ödeyemiyorum, zaten bu hafta son, memlekete geri döneceğim.
-Mustafa! Anmada yaptın. Biz ne güne duruyoruz.
Gidip yurt parasını ödedi. Bana da biraz harçlık verdi. Köye dönünce annem borcumuzu Hasan abinin babası Yahya amcaya ödedi.
İşte böyle Hasan abi! Bu iyiliğini hiç unutmadım, unutmayacağımda. Toprağın bol, mekânın cennet olsun.