ÖNEK BAŞKANLARIMIZ
Hollanda’nın başkenti Amsterdam’a bir arkadaşımı ziyarete gitmiştim. Şehrin tarihi ve kültürel yerlerini gezdik. Devlet müzesinde Rembrandt’ın " Gece Saati’ni " ve Van Gogh’un " Ayçiçekleri " tablolarını gördük. Deniz taksisiyle su kanallarında dolaştık. Lâleleri ancak çiçekçi dükkanında gördük ama o meşhur kırmızı lambaların önünden geçtik.
Makale: Mustafa Toga // 185a //
Sonra şehir merkezindeki Dam Meydanı yakınlarında turistik bir kafeterya ya gidip oturduk. İş çıkışı olduğu için sokaklar tıklım tıklım insan doluydu. Biz hem sohbet ediyor hem de kahvelerimizi içiyorduk. Bir ara arkadaşım – ‘ Bak bizim Belediye Başkanı ’ gidiyor dedi. Gözlerim, önde ve arkada koruma araçları, şanlı flamasıyla makam aracı aradı. Göremeyince – ‘ Hani nerede? ’ dedim. – ‘ İşte şu, trafik lambasınında bekleyen ’ dedi. Bu sefer de, kalabalık bir koruma ve yalaka ordusuyla yayan dolaşan bir başkan aradım ama onu da göremedim. – ‘ Ciddi misin? ’ dedim. – ‘ Evet ’ dedi. En önde gözlüklü, koltuğunun altında çanta olanı. Doğru, öyle bir adam vardı ama bizim kalıplaşmış belediye başkanları tipinde birisi değildi. Arkadaşıma döndüm – ‘ Hani bunun korumaları, bir başkan böyle tek başına dolaşır mı? ’ dedim. Arkadaşım güldü. –‘ Burası Amsterdam Ankara değil ’ dedi.
Belediye başkanlığı bir gönül işi, saltanat sürme yeri değil. Bu makama hizmet için gelinir hava atmak için değil. Belediyenin zaten topu topu 2 makam arabası var. Başkan veya encümen azaları eğer resmi bir protokola gidecekse günler önceden yer ayırtırlar ve makam arabasını o zaman kullanırlar. Yoksa herkes kendi arabasını veya bisikletini kullanır. Metroya, otobüse biner ya da parasını kendi cebinden öderse taksiyle gider.
Burda bağırta bağırta milletin cebinden aldığınız vergilerle makam arabası alıp şoför maaşını, benzin parasını ödetemezsiniz. Başkanların özel şoförü, makam arabası olmadığı için daire başkanları da, şube müdürleri de, üst düzey memurlar/bürokratlar da buna uyarlar. Sen ne kadar yetkini kullanıp saltanat sürmeye kalkışırsan senden altakilerde senden fazlasını yaparlar.
-‘ Güzel güzel anlatıyorsunda, gerçekten kapıcıları, hizmetçileri, aşçıları, bahçıvanları yok mu? ’ dedim.
Benim ne demek istediğimi çok iyi anlayan arkadaşım bıyık altından gülerek. – ‘ Burası zengin bir şehir olmadığı için lüksün ne olduğunu bilmiyorlar. Buradaki başkanlar makam odalarının kapısını kendileri açarlar, bahçelerinin bakımını ya kendileri yaparlar ya da yöğmiyeli işçi çalıştırırlar. Damak zevklerinin farklı olduğundan olmalı eşlerinin yaptığı yemekleri yerler. Hizmetçide kim imiş? Hafta sonları eşorfmanlarını giyip ev temizliğinde eşlerine yardımcı olurlar. Hatta varsa köpekleri kendileri dışarı çıkartıp dolaştırırlar.
Bre…! bre…! bre…! Neler duyuyorum. Bizdekilerin bazıları ayakkabı boyacısını dahi makam odalarına çağırtıp ayakkabılarını boyatırken elin adamları neler yapıyor.
Bu da şunu gösteriyor diploma sahibi, makam sahibi olunuyor ama maalesef adam olunmuyor. Aklıma bir hikâye geldi:
" - Çocuğun biri, okumuş vali olmuş. Öykü bu ya bir gün tayini kendi memleketine çıkmış. Göreve başlar başlamaz iki asker gönderip babasını ayağına çağırtmış. Askerler arasında makam odasına giren babasına – ‘ Baba, bana hep adam olamazsın diyordun, bak kos koca vali oldum ’ demiş. Babasıda – ‘ Oğlum ben sana vali olmazsın demedim ki adam olamazsın ’ dedim. ‘ İhtiyar babasını ayağına getirten kişiden adam olur mu? ’ demiş. "
Belde, İlçe, İl ve Büyükşehir belediyelerimizden örnek başkanlar bekliyorum. Gerçi hanımlarını kuaförden, çocuklarını okuldan makam arabasıyla aldırmak konusunda biraz sıkıntı çekeceklerdir ama ne yapalım alışmaları lazım.
Elbet bir gün gelecek halkımız da bunları sorgulamasını öğrenecek, bizim de böyle belediye başkanlarımız olacak.
Makale: Mustafa Toga 2007 / HOLLANDA
Platform Dergisi :
Hollanda Genelinde Dağıtım Yapılan, Aylık Türkçe Dergi.
www.platformmedia.nl
Kadın Dergisi :
Hollanda'da Aylık Yayımlanan Tek Türkçe Kadın Dergisi.