DENİZLİ KUZU KEBABI ELLE YENİR
Yolunuz Denizli’den geçiyorsa. Denizli’ye gelip te o meşhur “Denizli Kuzu Kebabı”nı yemeden gidilir mi? Bizde Manisa Salihli’den çıktık yola. Burdur’un Salda Gölü’ne gidiyoruz bu güzel doğa harikasını görmek için. Yolumuz Denizli’den geçiyor. Denizli’ye gelip te o meşhur “Denizli Kuzu Kebabı”nı yemeden gitmek olmaz.
Salihli-MANİSA
10 Eylül 2022 // TogaMedya // 108a/2410w
Yaklaşık iki yıl önce bir arkadaşın tavsiyesi üzerine Kaleiçi’ndeki Altın Kebap evine gelmiş. Tadı damağımızdan, yağı parmak uçlarımızdan akak aka yemiştik Denizli kebabını.
Rotamızı yine şehir merkezindeki Bayramyeri Kaleiçi’ne çeviriyoruz. Tarihi taş evlerin çevrelediği çarşı girişinde, köşe başındaki bu küçücük dükkana geliyoruz. Teras kata çıkıyoruz ahşap merdivenlerden tırmanarak. Burası bir aile işletmesi anne, baba ve oğul’dan oluşan. Baba ocak başında duruyor, anne ara işleri yapıyor, oğlan servisten sorumlu. –Yağlı mı? Yağsız mı? 200 gram mı yoksa 250 gram mı olsun diyorlar.- Biz 3 kişiyiz 750 gram olsun az yağlı diyoruz. -İçecek? Kendi el yapımı maşrapada ayran var. İster misiniz?
Denizli Kebabının özelliği ne diye sorduğumuzda? Kuzu etini bölgede ki belli yerlerden her sabah taze taze alıyoruz. Bir diğer özelliği ise bu kebabın elle yenir olması. Zaten masaya çatal, bıçak, kaşık servis edilmiyor. Tepsi içerisine serilmiş bir kağıt üzerinde ve etrafı sıcacık lavaş ekmeğine sarılı löp löp kuzu etinin lezzeti, kokusu, görünüşü ilk önce insanın iştahını kabarıyor. Taze domates, soğan, acılı-acısız biberlerden oluşan salata servis ediliyor. Lavaşa sarılı eti ağzına atınca sanki ağızda dağılıyor. Üstüne de buz gibi köpüklü ayranı içince verdiğini paranın kuruşuna kadar helal olduğuna kanaat getiriyorsun. -Taze çayımız var diyor anne. Bir bardak çayda yemeğin üzerine iyi geliyor. Kapıdan çıkarken ellerimize kolonya döküyorlar. Konfor değil, güler yüzlü hizmet için tekrar gidilir bence Altın Kebap’a.
KAHVALTIDA KUŞ SÜTÜ EKSİK
Denizli’yi turizm bölgeleri Acıpayam-Antalya, Tavas-Muğla, Salda Gölü-Burdur’a bağlayan önemli geçitlerden birisi olan Cankurtaran kavşağındayız. Tunç Petrole sapıyoruz hem arabamızın akaryakıtını fullamak hem de resturantında serpme köy kahvaltısı yapmak için. On numara servis, güler yüzlü personel ve buz gibi havasıyla çok güzel bir mekâna geldiğimizi anlıyoruz.
BİR DENİZ MANZARASI DEĞİL AMA HOŞ BİR DENİZLİ MANZARASI
Tesis çok temiz. Restauran dışında ağaçların arasına serpilmiş masalar. Çocuklar için salıncaklar, oyuncaklar. Honaz dağının eteklerinde (Cankurtaran Rakım 759 m) yaz aylarında sevdiklerinizle hoş vakit geçirebileceğiniz bir yer. Ağaçların arasından bakıyorsunuz Denizli ayaklarınızın altında. Eşsiz doğa harikası manzara eşliğinde kahvaltı yapmak, yayla havasını yaşamak paha biçilmez huzur veriyor insana. Hanım hemen kaynaşa veriyor işletme sahibi kadınla. Meyve ağaçlarını dolaşıyorlar, gezen tavuklarının ardından koşturuyorlar. Salkım sakım asılı kurumaya bırakılmış acı biberlerden dem vuruyorlar. Her biri salkım 50 Tl imiş. Dönüşte uğrayıp biberlerden alalım hem çay içer, sohbet ederiz diyerek ayrılıyorlar.
Salda Gölü (1874)