BU GENÇLERİ HİÇ UNUTMAYACAĞIZ!
|
BU GENÇLERİ HİÇ UNUTMAYACAĞIZ!
Ben hepsini yakından tanımadım ama acılarını taa yüreğimde hissettim,
Dört taze fidan, dört gencecik insan, dört hayata doymamış can, dört perişan aile, dörtgencin acısıyla kavrulmuş yanmış, yıkılmış Salihli Ticaret Meslek Lisesi öğrencileri.
Ben ilk Rıfat YEŞİL’in cenazesine gittim. Sokaklar almıyordu öğrencileri. Gözler yaşlı, oradan oraya koşturup duran, sayısı belirsiz, üzerlerinde okul kıyafetleri ile cenaze evine koşup gelen öğrenciler…
Rıfat kardeşi hiç görmemiştim. Ama ablasıyla aynı apartmanda komşuyduk önceleri. Herkes perişan, herkes gözyaşları sel olmuş, ağlıyordu. Fadime’me yaklaşamadım bile. Dayanılır bir acı değildi, resmen kaçtım oradan. Ama öğrenciler okul arkadaşları sel gibi geliyorlardı yol boyu. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu birçoğu. Gencecik yaşta ölümün gerçek yüzüyle buluşmanın çaresizliği, boylarından büyük acının altında kalmış nefes almaya çalışıyordu her biri.
En son bir Pazar sabahı toplantı için hazırlanırken çaldı telefonum. Ahmet kardeşimdi arayan.“Abla Yalçınımı kaybettim” dediğinde “OLAMAZ” diye çığlık attım.”Motor kazası mı” diye sordum hemencik..”kalp krizi “dediğinde şaşkına dönmüştüm.Nasıl evden çıktığımı, hastaneye nasıl ulaştığımı bilmiyorum. Eve geçmişlerdi. Eve gittik hemen. Haticem kendinde bile değildi. Onu teselli etmeye çalışırken anılara boğuldum.
10 yıl öncesi babası Ahmet çok hastaydı. Yalçın’ı sünnet etmek istiyordu. Bunu duyduğumun ertesi günü sünnetçi (Rahmetli) Hüseyin ÜNVEREN amcayla kapılarını çalmıştık. Yalçın sokakta oynuyordu. Çağırdık. O daha ne olduğunu anlamadan iğnesi yapılmış sünnet olmuştu bile.
Sonra dostlar bir araya gelmiş eğlencesini de yapmıştık hani. Ve ardından baba ve annesiyle ölüme çalım atıp, babasını sağlığına kavuşturmuştuk el birliği ile. Baba ameliyat olmuş, sağlığına kavuşmuş, emekli bile etmiştik kendisini. Rahmetli TSO: başkanımız Talat ZURNACI imdadımıza koşanların başındaydı. Maddi manevi bizimleydi ameliyat öncesi ve sonrasında.
Tam ”her şey yolunda” derken anne böbreklerinden rahatsızlandı. Ama hiç pes etmedi Haticem. Çocuklarının peşinde onlara kol kanat olmak için çırpındı durdu.Çok ama çok yakışıklı bir delikanlıydı Yalçın’ım.Boylu poslu, duru bir ten, hele gözleri!..Sadece gözlerine bakarak şiirler yazabilirdi insan.
Ticaret Meslek Lisesi eski Müdürü Mehmet AVŞAR evde hastanede her yerde yanı başımızdaydı. Okulun diğer öğretmenleri de… Yalçınımı tanıyan tüm öğrencilerde koşup gelmişlerdi hemen. Sınıf arkadaşlarıysa tam şoktaydılar. 3 güpgüzel yürekten sonra dördüncü canlarını da yitirmek; onları yakmıştı, yıkmıştı, perişan etmişti.
Yüreklerinde yangınlar, gözlerinde yaşlar, acıların en görkemlisine tutsak, boğulmak üzereydiler. Tıpkı şehit cenazelerimizdeki gibi her yaştan, kadın, erkek, herkes koşup gelmişti Yalçın’ımızın cenazesine. Öyle ki 4 aydır beraber çalıştığı otel çalışanları 2 minibüse binerek cenazeye gelmiş, gelirken 2 kazan helvasını yapıp, cenazeye katılanlara ikram ediyorlardı.
7.den 77 ye ağladı insanlar o gün.
Ve bugün: 4 can için öğretmen-öğrenci ve veli dayanışmasının en güzel örneği ile acılı aileler ve Ticaret Meslek Lisesi öğretmen ve öğrencileri bir arada 4 CAN’ı canı gönülden anarak, dua ederek, bir kez daha hatırlamanın, unutmayacaklarını ispatladılar. Teşekkürler kocaman yürekli genç kardeşlerim. O ana- babalar 4 evladı kaybetti ama sizleri evlat edindiler. Canlarını, sevgilerini, sevinçlerini sizde yaşatacaklar bilesiniz.
Nebi AZBOYLU (18), Muammet Emre GÜLYÜZ (15), Rıfat YEŞİL (17) ve Yalçın DAŞKIN:
Unutulmadınız unutulmayacaksınız.Mekanınız cennet olsun.Işıklar içinde uyuyun çocuklarımız..Dualarımız sizinle…!
Gülgün Yalvaç
Gazeteci/Yazar 24 Ekim 2014