|
Ferhat Cosdur
ŞİRKET Sermayesi olan veya sermayedarların ilgisini çeken projesi olan, ticari anlamda kar getirecek uygulamalarla maddi bakımdan iyi görünen şirketler her zaman gözde, kazancı ve dolayısıyla vergisi bol olan kuruluşlardır. Bir şirket işlerin daha iyi, daha düzgün ve hatta rekabette tekel olma gibi bir avantajı yakalamayı muhakkak ister. Peki bunun için yapılması gerekenler, belki de alternatifler nelerdir? Öncelikle kendi öz sermayesi yeterliyse bunu tek başına yapar. Yatırımlarını yapar, gerekirse borçlanır, ileri vadede beklentilerini elde etme yolunda adımlar atar. Bunun için, Yönetim Kurulundan CEOlara, Genel Müdürlerden İşçisine kadar hedeflere odaklanılır. Belki hedefe ulaşma yolunda kimi zararlar gözden çıkarılır, bazı harcamalar planlanandan da fazla olabilir. FAKAT; emin olunamadığında, bazen riski paylaşmak veya şirket evlilikleriyle gücü katlamak gerekebilir. Bunun için de önceden rekabet etmekte olduğunuz, düşmanca tavırlar takındığınız, hatta mallarını kötülediğiniz şirketlerle bile birliktelik içinde olabilirsiniz. Çünkü nemalanılacak olan pastadan şirketlerin ortaya koyduğu katkı kadar gelir elde etme durumu söz konusudur. İşte bu yüzden dün unutulur, bugün ve yarın, birlikte nelerin başarılabilineceği masaya yatırılır. Diğer rakiplerin piyasadaki hakimiyeti bir şekilde kırılır. Belki çoğaltarak, belki söylemlerle belki de gramaj ayarlarıyla oynayarak çeşitli kampanyalarla arz-talep dengesi değiştirilebilir. Bu şekilde ne yapılmış olur? Her iki markanın da halihazırdaki alıcılarına, güçlü bir ortaklıkla piyasada devam edileceği güveni verilir. Bu şekilde düşünen taraftarların da buna destek olabilmeleri adına, onları bile kampanyalara dahil edebilir, kar payından küçücük bir fedakarlıkla, toplumda herkesin görüşü de bu yöndeymiş algısı yansıtılır. Her gün TV’lerde, gazete ve dergilerde; yani basın yoluyla beyinlere iyice sokulur. Tam da burada, çok takdir ettiğim bir hikayeyi sizlere aktarmak istiyorum: Bir firma ürünlerini piyasada çok iyi duyurmasına rağmen, zaman içinde satışlar diğer rakiplere nazaran düşmeye, firma batmaya doğru gitmektedir. Günün birinde ticari zekası dahiyane çalışan biri gelir e der ki; “Sizin ürünlerinizi 3 ayda 3 katına satacağım ve 1 numara yapacağım.” der. Ama bunu gerçekleştirirsem, şirketin yarı hissesini bana devredersiniz der ve kendilerini bu şartları onaylatmak üzere notere davet eder. Ve imzalar atılır. Firmanın ürünlerinin boş paketlerini ülkenin her yerine buruşturarak atmaya başlarlar. Her gün bu markanın tüketildiğini düşünen ve her yerde gören halk da bu ürünün bu kadar çok görülmesi ve çok tüketildiğini sanmasıyla birlikte bu ürüne yönelir. Adam dediği gibi, üçüncü ayın sonunda markayı ülkenin bir numarası yapmış, hatta vaad ettiği gibi, satışı 3 katına değil, 5 katına çıkarmıştır. Böylece şirketin P ortağı olmuştur. Yani bir şeyi parlatmak, marka yapmak için içi dolu olmasına gerek yoktur. Önemli olan, onu her an, her yerde, çoğunluğa vaatler vererek de markalaştırabilirsiniz. Bunu başaran kişinin adı, markayı her ne kadar yazamasak da siz anlayacaksınızdır: Philip Morris. Yani bir şeyi parlatmak, marka yapmak için içi dolu olmasına gerek yoktur. Önemli olan, onu her an, her yerde, çoğunluğa vaatler vererek de markalaştırabilirsiniz. Bunu başaran kişinin adı, markayı her ne kadar yazamasak da siz anlayacaksınızdır: Philip Morris. Sizi zehirleyerek servetine servet katmış, ara sıra sosyal yardım, sponsorluklar yaparak sizin bilinç altınıza iyi biri olarak sızmış; lakin idareciliği ve şirket yönetmeyi iyi bildiği için, bir değil birkaç şirketi birden yönetecek pozisyona gelmiştir. Dediğimiz gibi, önemli olan dünkü yaşananlar değil, bugün ve yarın elde edilecek kazançla beraber daha rahat bir yönetim, daha büyük bir şirket ve diğer rakiplerin alaşağı edilmesi için yapılacak hamlelerdeki ustalık. Sağlık, mutluluk ve huzur dolu yarınlar dilerim. SARDIANS Businesssolutions'ta Gerente General ve Lidyajans'ta Yönetim Kurulu Başkanı YAZARIN TÜM YAZILARI -POŞET REKLAMI |
|