O BENİM İKİNCİ ANAMDI
İnsan yaşamında insana kendi anası babası kadar yakın ona emeği geçen insanlar vardır.Ana babanız gibi sevip sayarsınız onları.Olmazsa olmazlarınız arasına girerler.
Ayşe annem de öyleydi benim için. Dip komşumuzdu. Annem küçük yaşta gelin gelince anamı onlarda gelin edinmişlerdi. Bizlerde ilk torunları gibiydik.
Çocukluk işte yaramazlık yapardık. Bize tapan babaannem Üçkardeş bizi alır bahçedeki incir ağacına bağlar ceza verirdi.”Karıncalar yesin sizi” der kaybolurdu. Biz ağlardık gerçek sanarak. O kaybolur kaybolmaz Ayşe annem çıkar gelir “ Sakın yaramazlık yapmayın bak babaanneniz benide bağlar sizinle ağaca” derdi. İnanırdık. O bizim 112 acilimizdi. Sokakta oynarken anama değil ona giderdik.”Ayşenne karnımız aç.”
Kendi yapıp dilimlediği ev ekmeği üzerine salça sürerdi, yağ sürerdi, yoğurt sürer verirdi elimize. İştahla yerdik. Öyle tatlı gelirdi ki onun yaptıkları. Kardeşim M.Ali doğmadan önce anama: “erkek olursa bana ver”demişti. Anam vermemişti ama Malimiz onun oğluydu hep. Daha 2 yıl öncesine kadar ona börekler yapar eve kadar getirirdi. Beni de severdi ama ona sevgisi başkaydı O oğluydu onun.
Yokluk vardı o zamanlar. Anamla merhum babaannem işe gidiyorlardı.9-10 yaşlarındaydım. Bakmakla yükümlü olduğum 2 kardeşim vardı. Birisi 6 diğeri 2 yaşında. Ben onlara bakıyor evin işini yapıyor, hamur yoğurup- ekmek yapıyor,yemek yapıyordum.Da yemek yapmayı bilmiyordum.
Ne yapacaksam tepsiye katar Ayşe annemde alırdım soluğu.”
“Ayşe anne fasulye pişiricem nasıl olacak”?.Birlikte temizlerdik o tarif eder ben pişirir ilk on a götürürdüm “olmuş mu”diye? " Aferin“derdi”.Çok güzel olmuş” ondan öğrendim yemek yapmayı. Hamur yoğurmaya kalkar küçücük halimle hamurun içinde kalırdım. Bağırırdım koşar gelir hamurumu yoğurur, ne yapmam gerektiğini öğretirdi.O benim ikinci anam, ilk öğretmenimdi.Anamdan daha çoktur üzerimdeki hakkı.
Maviş gözleri ile güpgüzel bir kadındı. Temizdi becerikliydi güpgüzel bir insandı. Eli yüzü nurlu bu insandan insan sevgisini,” komşuluk nasıl olur’u ?” öğrenmek çok güzeldi.
Bulgaristan dan geldikten sonra rahmetli babaannem onlara sahip çıkmış ken; Oda yıllarca bizlere sahip çıkmış, bizim acımız acısı, sevincimiz sevinci olmuştu. Mahallemizin sevgilisiydi. Herkese koşardı. Yardımseverdi. Gönlü zengin fedakar bir kadındı. Yıllarca torunlarına hiç gocunmadan bakan fedakârlık örneği bir kadındı.
6 yıl öncesine kadar fabrikam varken ev ime ne aldıysam ona da alırdım.Kardeşim etini, yumurtasını taşır O’da ayakta zor dururken,ayakta masa üzerinde üşenmez kurabiyeler börekler yapar, taşırdı oğluna.Bazen takılırdım.”Ayşeanne sen beni sevmiyorsun musun “ dediğimde “seviyorum” derdi.”Ama o benim oğlum”…
Bayram amcayı kaybedince kapadı kendini. Küstü hayata. Bıraktı kendini.24 saat bebek gibi baktı Sabriye ablamlar. En ufak rahatsızlığında kaptığım gibi hastaneye götürdüm. tedavilerini yaptırdım. İlaçlarını bezini yetiştirdim. Gözünün içine bakıyorduk mutlu edebilmek için. 20 gün kadar önce “Ayşeanne bende çok hakkın var bana hakkını helal eder misin “ dediğimde “Etmem mi bal yağ “ olsun demişti.
2 aydır 82 yıl önce onu ve kardeşlerini bırakıp giden annesini çağırıyor ağlıyordu. Yürek dayanmıyordu ağlamalarına. Annesini getiremedi ya dün O annesine gitti. Kavuştular birbirlerine.
Önce dedem babaannem, babam gitti beni bırakıp. Şimdi, de Ayşe annem. Dalım budağım kırıldı sanki.(Allahım anama ömür versin onu bana bağışlasın. AMİN )
İnsanın sevdiklerini birer birer yitirmesi nasıl bir boşluk… Ölümün yaşı yok. Ve hangi yaşta gelirse gelsin o ölüm erken ölüm oluyor. Mekanın cennet olsun Ayşeannem.Seni ölünceye kadar unutmayacağım…
Son görevimi yapıp her şeyine koştum. Helal olsun. Güzel gözlüm sevdiklerine özlediklerine ana babasına eşine kardeşlerine kavuştu dün. Bizi öksüz bırakıp gitti. Mekanı cennet olsun. Işıklar içinde uyusun.
Gülgün Yalvaç
Gazeteci/Yazar 18 Ocak 2014