|
Almancilardan izinden sonra arda kalanlar
Avrupa’ya çalışmaya gidenlerin yaşam gayeleri; memlekete gidince harcayabilecek kadar para biriktirmek, çocuklar büyüyünce kesin dönüş yapmaktır. Fırtına gibi gelip gittikleri yaz aylarından aklımızda onlarla ilgili neler kalmış bir bakalım.
ANONİM 28 Ocak 2021 // TogaMedya/Kaynak: Onedio.com // NO: 2191
1. Bizim rüyamıza bile girmeyen arabalarla gelirlerdi Almancılar. Arabalar genelde ya kiralık ya da ödünç alınmış olmasına rağmen bu gerçeği yıllar boyu kimse dillendirmez. Araba fabrikasının sahibi edasıyla arabadan sürekli bahsederler. 2. Gelişleri inanılmaz büyük bir başarıymış gibi sevinçle beklenirler. Gece de gündüz de olsa gelecek akrabalar beklenir. Geldiklerinde devlet büyüğü gibi karşılanır ve ağırlanır. 3. Beyaz çikolatanın var olduğu dönem sadece onların tatile geldiği zamanlardır. İthal politikadan nasibini alanlar böyle ithal eşya veya lezzetlerle ancak Almancı akraba ziyaretlerinde bir araya gelebilirlerdi. 4. Özel konuşmak istediklerinde oda değiştirmek yerine konuştukları dili değiştirirler. Bir anda Almanca Flemekçe veya Fransızca konuşulmaya başlanınca bizlere ayıp edilirdi ama onlar misafir diye çoğu seferinde alttan alınırdı. 5. Herkesin "boşuna yaptırma" demesine rağmen köye villa yaptırırlar. Köye lüks bir ev yaptırmak, "Güç bela kazandığım parayı nasıl en kötü şekilde değerlendirebilirim?" sorusunun en berrak cevaptı. Köyde olsa en iyisine sahip olma hevesi. 6. Portbagajın hediyelerle dolu olduğunu sanılır. Araba kalabalık olduğundan ve binlerce kilometre yol gelindiğinden değil de sırf bize getirilen hediyelerle dolu sanardık. Valizler açılınca hısım akrabaya hediyeleri dağıtılır. 7. Akıllarına gelen her yere Türk bayrağı koyarlar. Bayrak meselesi memleket hasretlerini ve unutmadıkları kimliklerini sembolize ederdi. Anavatan babavatan muhabetti edilirdi. 8. Saç stilleri her zaman yadırganır. Biz, 3 numara ya da subay tıraşı olurken bu kadar iddialı bir tarzla gelmelerini elbette yadırgardık. 9. Giyim tarzları bizi her zaman güldürmüştür. Giydikleri kıyafetlerin desenleri ve renkleri her defasında bizi çokça güldürmüştür. Tüylü şapkalar, rengarek gömlekler, değişik saç modelleri ile dikkat çekerlerdi. (Postacı filmi/Kemal Sunal-Fatma Girik-Erdal Özyağcılar) 10. Hüzünlü ve arabesk tavırlarıyla 24 saat arabesk-fantezi müzik dinleyebilirler. Göç ettikleri döneme (1962-1979 arası) kadar duydukları Türkçe şarkılar genelde arabesk olduğu için sadece o kasetlerle yetinirlerdi. Rap şarkılarla toplum olarak pop müzikten rap müziğe geçiş yapıldı. 11. Avrupa'daki fabrikaların muazzam işleyişi üzerine milyonlarca örnek verirler. Her seferinde onlar şaşkın göründüğü için, anlattıklarına sen de şaşırmış gibi görünmen gerekirdi. Fabrikaların elektronik, otomatik sistemi, seri üretimi anlatılır. 12. Kendilerini zengin hissettikleri tek yer Türkiye'dir. Kur farkından dolayı kendilerini gerçekten Türkiye’de zengin hissederlerdi. Alman Markı, Fransız Frangı, Belçika Frangı, İngiliz Sterlini, Avusturya Şilini, Hollanda Guldeni’nin döviz kuru çok yüksekti. 13. Sene 1997 aylardan Mart soruyorlar M. Toga (Öğretmen 1991-2013) anlatıyor. Avrupa’da eğitim sistemi nasıl? Sağlık sektörü nasıl işliyor? Trafik, yollar, raylı taşıt sistemi nasıl? Temel Eğitim: Hollanda’da kreş var, ana okulları (okul öncesi eğitim) var. Çocuklar 2 yaşında eğitimle tanışıyorlar. 4 yaşında paylaşmayı, motorik gelişmeyi, zihinsel gelişmeyi, sayıları, renkeleri öğreniyorlar. Hayır “olmaz, olamaz!” diyorlar. Türkiye’de ilkokul 7 yaşında başlıyor. Çocuk çocukluğunu yaşamalı, ilkokula kadar annesinin eteğini dibinde oturmalı. Avrupa’da da öyle diyorum. 2 yaşında (mecbur değil) haftada yarım gün, 3 yaşında 2 gün, 4 yaşında haftada 4 gün okula gidiyor diğer günleri ailesiyle geçiriyor. Türkiye’de böyle bir eğitim süreci olmaz diyorlar. İlkokuldan (8 yıl) sonra Ortaokul-Liseye (4-6 yıl) geçişlerde giriş/bölüm seçme imtahanları yapılır (Cito toets) her çocuk kafasına göre yada ailesinin cüzdanının şişkinliğine göre okul seçemez zeka seviyesine, notlarının ortalamasına göre Meslek Lisesi, Düz Lise, Anadolu lisesi, Fen lisesi gibi tercihler yapıyorlar. Lisenin ilk 2 yılı genel eğitim. Örnek temel eğitimde not ortalması 6 ile Meslek Lisesine girmişse iki senelik sürede not ortalamasını 8-9’a yükseltmişse Anadolu lisesine yada Fen lisesine yatay geçiş yapabiliyor. Dikkat: % 90 öğrenciler kazandıkları okullarda kalıyor ama bir üst bölüme geçme imkanı her zaman mevcut. Hollanda’da Üniversite giriş imtahanı yok. 8+6= 14 yıllık eğitim süresince aldığı notların ortalamasına göre Yüksek Okullara (Akademi) ya da Üniversite (Fakülteler) direk girebilirler. Örnek Tıp Fakültesi için 9-10 not ortalaması aranırken Hukuk için 8-9, Mühendislik, Ekonomi veya Öğretmenlik için 7-8 not ortalaması yeterli. Allah Allah! Liseyi bitiren elini kolunu sallayarak üniversiteye girecek, yüksek tahsil yapacak, inanılır gibi değil. Hala Türkiye’de üniversiteye giriş imtahanı var ve 2,5 milyon kişi katılıyor ancak bunun 700 bini alınıyor diğerleri dışarda kalıyor. Eğitim devlet güvencesinde/sorumluluğunda. Eğitimde, Üniversite bitene kadar tüm masraflar devlet tarfından karşılanır. Eğer öğrenci okulunu bitirip diplomasını alırsa tüm haracamlar bağışlanır ama eğer eğitimini yarım bırakırsa tüm yapılan ödemler faiz ile geri alınır (Yıl 2013). Türkiye’de Kredi ve Yurtlar Kurumundan burs verilir (Örnek. 2018 yılı için 410 TL) eğitim bittikten 2 yıl sonra faiziyle birlikte geri alınır. Konuşmam çok hoşlarına gidiyor. Allahım ne güzel, keşke doğru olsa. Türkiye’de de uygulansa! 14. Yıl 1997 aylardan Mart. Ben anlatıyorum, onlar soruyor. Bizde SSK var. Sizde Sağlık Sektörü ne durumda? Eğer kişi bir belediyeye kayıtlıysa yani illagel değilse sağlık siğortalıdır. Çalışıyorsa iş veren tarafından çalışmıyorsa devlet tarafından primleri ödenir. Ayrıca Hollanda’da herkesin bir aile doktoru var. Bir eczanesi var. Hayır olamaz (1997) diyorlar. Herkese bir doktor verilirse devlet batar, ülkenin sağlık sistemi çöker. Devlet Hastaneleri var. SSK Hastaneleri ne güne duruyor. SSK’nın eczanesinden ilaçlarını alabilirler, tabi (2-3 saat) kuyrukta beklemek kaydıyla. Parası olan doktorların özel muayanhesine gidebilirler. Avrupa’da 65 yaşına gelince çalışsın çalışmasın herkes emekli olabilir, emekli maaşı alabilir. Huzur evleri var yaşlılar için vefat edene kadar buralarda kalabilirler. Hayır böyle bir şey olmaz, bunda bir yanlışlık olmalı. Konuşuyorum, anlatıyorum insanlara, bir türlü inandıramıyorum. 40 yıl sonra şimdi Türkiye’de de artık aynısı uyğulanıyor. 14. Sene 1997 aylardan Mart soruyorlar ben de anlatıyorum. Trafik, yollar, raylı taşıt sistemleri nasıl? Köyelerden kasabalara kadar her taraf duble yollar ağıyla örülmüş. Dağların zirvelerine, 2.000 metre yüksekliğe tırmanılmıyor Avrupa’da. Tünellerden geçiliyor. Vadiler viyadüklerle bir birine bağlanmış. Otobanlarda 2 saatlik yollar 15 dakikada geçiliyor. Büyük şehirlerde metrolar var. Yerin altı üstü örümcek ağı gibi hafif raylı sitemlerle örülmüş. Hem yollarda trafik yoğunluğu olmuyor hemde tramvayla, metroyla hızlı bir şekilde varacağın yere ulaşıyorsun. Olmaz, olamaz! Boşa anlatma bunlar boş hayaller Türkiye’de olmaz. Baksanınıza İzmir-Ankara arası bile tek gidiş geliş. Şimdi (Yıl 2021) Türkiye’de de aynısı var. Demek ki istenince, çalışınca olabiliyormuş. |
|