|
TURİZMİN GÖZ BEBEĞİ ANTALYA
ANTALYA-KORKUTELİ-AKSU-SERİK-KONYALTI-KEMER-KUMLUCA-FİNİKE-DEMRE-KAŞ-KALKAN-SEYDİKEMER (Fethiye)-SÖĞÜT (Çavdır) Bu yılki tatil rotamız Antalya. Hanımın yeğeni Mehmet Eren, altı aydır Antalya’daki Keskinoğlu Tavukçulkta bölge müdürü olarak çalışıyor. Hem onun yeni görevini tebrik edeceğiz hem de YAKUT REDİSENCE’de ki (Apart Hotel) evinde kalıp tatil yapacağız. Yol Hikayeleri: Mustafa TOGA DÖNÜŞ GÜZARGAHI: Konyaaltı, Kemer, Beldibi, Kumluca, Finike, Demre, Kaş, (Kaputaş plajı) Kalkan, Uğurlu/Seydiler (Fethiye yol ayrımı 19 km), Kınık ve 11 Ağustos 2015 de Salihli’ye dönüş. Planımız bu şekilde. İlk durağımız ANTALYA Korkuteli. Neden derseniz? Fransa’nın başkenti Paris’de ikamet eden amcam Zekeriya Kayacı (72 yaşında) ve kerimeleri Menşure Hanım (68 yaşında) yaz aylarında orada ikamet ediyorlar. Korkuteli 970 rakım yükseklikte ve 35.000 kişinin yaşadığı tipik bir yörük kasabası. Antalya’ya ise 62 km mesafede ve yayla yazlıkları burada. Yengemin küçük kızkardeşi Meftune Hanım yani amcamın bacanağı emekli Jandarma Başçavuş İlyas Bey Antalya’daki görev süresinde buradan bir yazlık almışlar. Amcamlarda onlara misafirliğe geldiklerinde Antalya’nın rutubetli, bunaltıcı sıcağından kaçıp aynı siteden bir daire satın almışlar 3 yıl önce. İlk iki yıl çok güzel geçmiş çünkü iki bacanak çok güzel anlaşıyorlarmış. Beraber tavla oynuyorlarmış. Akşamları ailecek yürüyüşe çıkıyorlarmış. Bacanağının arabasıyla çarşıya, pazara gidip gidiyorlarmış. İki kız kardeşin pişirmiş oldukları bir birinden lezziz yemeklerden yiyip yan gelip yatıyor, kısacası huzur içerisinde yaşayıp gidiyorlarmış. Ama o güzel günler geride kalmış, sıkıntılar başlamış çünkü bu yıl Meftune Hanım hastalanmış. Hafta da iki gün fizik tedaviye gitmesi gerekiyormuş. Üstelik safra kesesinden ameliyat olmuş. Onun için Korkuteli’ndeki yazlıklarına gelemiyorlarmış, Antalya’daki evlerinde kalmak zorundaymışlar. Amcamın evi Korkuteli’nin şehir merkezine, pazar yerine, alış veriş merkezlerine 1,5 km mesafede. Ne olmuş ki diyeceksiniz…! İyide evlerinin olduğu muhitten dolmuş geçmiyormuş üstüne üstelik yeni muhit olduğundan olacak çevrede bakkal makkal da yokmuş. Ekmek almak için dahi şehir merkezine yürümek zorundalarmış. İki ihtiyar gidiş gelişte çok yoruluyorlarmış. Yazlık alırken bunları düşünmemişler yanlış ata oynamışlar.. Bakalım ilerdeki günler onlar için neler getirecek… YAKUT REDISENCE’DE HAVUZ SEFASI Öğle yemeğini amcamlarda yedikten sonra Antalya Organize Sanayide bulunan Keskinoğlu Tavuculuğun depolarına hareket ettik. Depo Bucak/Isparta yolu üzerinde ev ise Konyaaltı Belediyesine bağlı Altınyaka/Kemer istikametinde. Yani 35 km uzaklıkta. Mehmet her gün o yolu gidip geliyormuş. Bence evini Döşemealtı muhitinden kiralasaydı daha mantıklı olurdu. Benim gözüm kesmiyor ama onlar genç, onlar için önemli mi yakınmış uzak mış! Akşam YAKUT REDİSENCE geliyoruz. Mehmet’in dairesi giriş katta ve site havuzuna bitişik. Mayolarımızı giyip balkondan serin sulara dalıyoruz. Bir saatlik yüzme sonunda yol yorgunluğunu üzerimizden atıyoruz. Havuz sefası Antalya’nın nemli havasından bizi koruyor. Evde klima 24 saat çalışıyor yoksa nefes almak çok zor. Konyaaltı plajı ise eve 1,5 km mesafede yürüyerek gitmek için uzak, araba ile birkaç dakikalık mesafede. Sabah mayolarımızı giyip, havlularımızı alıp plaja iniyoruz. Arabamızı Zel Hotel (***) ile Porta Royal Otel (****) arasına park ediyoruz. Konyaaltı halk plajı sabah erkenden bizim gibi yerli ve yabancı turistlerle dolmuş vaziyette. Güneşliğini kumsala dikenler, havlularını çakıl taşlarının üzerine serenler, sere serpe yatmış güneşleniyorlar. Konyaaltı plajı çakıl taşlı, Lara plajı ise kumsal. Konyaaltı İlçesinde bulunan iş yerlerine uğruyoruz. Etiketlerin üzeri Türkçe ve Rusça. Akşam belediye parkına gidiyoruz tek tük Türk var. Etraf; kadın erkek, yaşlı genç, çor çocuk Rus kaynıyor. Mehmet’in kaldığı Residence’de Alfiya Aminova, Olga Kuzmenko, Ramzila Salikova, Dariga İlyassova, Jamila Fatullayeva, Leonid Lysachenko, Kalid Muhamed Mabrouk Elmahdaw, Leonid Lysachenko, Olga Lapynina, Parviz Heidari, Ahmed Abdukhaleq, Jamal Mohammad Zagheer Jazem, Abdullah Mohammed Khalifa’nın birer dairesi var. Bundan sonra Antalya eşittir Ruslar diyebiliriz. ANTALYA’NIN KALEİÇİ VE YİVLİ MİNARE Öğleden sonra şehir merkezini, çarşıyı gezmeye çıkıyoruz. Antalya’nın olmazsa olmazı Kaleiçi ve Yivli Minare’yi görmeye gidiyoruz. Kaleiçi yüzlerce minik minik turistik dükkânlarla dolu. Çevrede ellerinde şemsiyeleri, boyunlarında fotoğraf makinesi olan turistlerle karşılaşıyoruz. Kim mi bunlar artık siz tahmin edin hangi ulustan olduklarını? Kaleiçi’ne asansörle (18 kişilik) veya merdivenle inebiliyorsunuz. Alışverişler TL ve Euro üzerinden yapılıyor. Nobel1 Cafe & Bar’a uğrayıp bir çay içiyoruz. Çay ucuz 2 tl ama Nescafe 5 tl. Yat limanında ki yelkenli yatlar (boats tours) turistler için günlük tur düzenliyorlar. Sabahtan beri sokak sokak, cadde cadde dolaşmaktan ayaklarımıza kar sular iniyor. Derken saat 19:30 oluyor. Akşam MC DONALD’da fastfood yiyelim diyoruz. Antalya Akvaryum Park’da bulunan MC DONALD giriyoruz, çok kalabalık oturacak yer yok. Sıraya girip menümüzü alıyoruz. Garsona, burası Fikret Karakuş’un mu diye soruyoruz. Bildiğim kadarıyla Zekai Avcı beyin diyor. Anlıyoruz, işletmesi Zekariye beyin ama mal sahibi 25 yıllık aile dostumuz Fikret bey. Bunun gibi 7 tane daha var. 3 ü Antalya’da, 3 ü Alanya’da biri de Manavgat’ta olmak üzere. Fikret’e telefon ediyoruz. ALANYA’da olduğunu, yarın AKSU’da ki ANADOLU PARK RESTAURANTTA sabah kahvaltısında buluşalım diyor. Sabah ola hayrola… KAHVALTIDA BİR KUŞ SÜTÜ EKSİK Sabah saat 10:30 da sabah kahvaltısında olacağız. Fikret ve nedimesi Gülser Hanım Alanya’dan yola çıkıyorlar bizde Antalya Altınyaka’dan hareket ediyoruz Aksu’ya. Kaldığımız yer Antalya ticari limanı yakınlarında ve işte tam ordan Konyaaltı plajı başlıyor. Şehir merkezine kadar 4 km gidiyoruz hala Konyaaltı plajı devam ediyor. Stadyumun orda büyük bir döner meydana geliyoruz. Tabelalar şehir çıkışını gösteriyor. Biz Havalimanı, Alanya istikametine sapıyoruz. Antalya Havaalanına varmadan hummalı bir yol çalışmasıyla karşılaşıyoruz. Yeni çevre yolları, kavşaklar, üst geçitli köprüler yapılıyor. Aksu Antalya’ya 10-15 km mesafede olacaktı, yol kenarında Aksu şehir merkezi tabelasını arıyoruz inşattan olacak herhalde karyolları kaldırmış mı ne, tabela mabela yok. Derken bir de bakmışız ki SERİK’e (42 km) varmışız. Hava sıcak, arabamızın kliması yok, bişiyoruz, kavruluyoruz arabanın içerisinde. Serik’in şehir merkezine de transit üst geçit yol yapılıyor. İnşaat yığınları arasından şehire dalıyoruz. Madem buraya kadar gelmişiz Serik’te ikamet eden yeğenim Osman Deringöl’e de uğrayalım diyoruz. Daha önce de gelmiştik ama evin yerini tam olarak çıkartamıyoruz. Telefon ediyoruz. Ne kendisi ne de eşi Hülya cevap veriyorlar. Belek’teki bir otelde çalışıyorlardı, Pazar günü olmasına ragmen herhalde işteler deyip geri Antalya istikametine dönüp yola devam ediyoruz. Bu arada Fikret telefon ediyor nerde kaldınız diye. Yolu kaybettik geri dönüyoruz diyoruz. Ben sizi SHELL petrolün önünde bekliyorum. Yolun kenarında dörtlülerini yakmış beyaz bir BMW 740 görünceye kadar devam edin diyor. Sizin arabanın rengi ne idi diye soruyor. Kahverengi Doğan S-LX. Bu arda Osman telefon ediyor. -“Dayı, beni aramışsın nerelerdesin?” -“Antalya’da tatildeyiz. Sana uğrayacaktık, evde yokmuşsunuz” -“Hülya’da, ben de çalışıyoruz. Akşama bekliyoruz, muhakkak gelin..!” -“Kısmet diyelim” Neyse 10 dakika sonra Aksu’ya ulaşıyoruz. Anadolu Park Restaurant ormanın içerisine kurulmuş. Sabahları saat 10:00 kadar açık büfe kahvaltı veriyormuş. 10:00 dan sonra isteğe bağlı servis. Dört dörtlük dizayn edilmiş üstelik içerisinde Kır Düğün Salonu bile var. UNUTULMUYAN ESKİ DOSTLUKLAR Hollanda’dan aile dostumuz Fikret’le son 8 yıldır görüşemiyorduk. En son 2007 de Emre ile Okan’ın Salihli’deki sünnet düğününe gelmişlerdi. Hoş geldin seremonisi çok sıcak geçiyor. Eski günlerden yad ediyoruz. Günlük işlerden, çocukların büyümelerinden konuşuyoruz. Kahvaltı masasına oturuyoruz maşallah yok yok, bir kuş sütü eksik dersek yeri var. Kahvaltıdan sonra Antalya’ya gidelim, bende zaten işyerlerini ziyaret edecektim diyor. Yine Akvaryum Parkta ki MC DONALD’S geliyoruz. Birer dondurma yiyoruz. Akşam üstü onlardan ayrılıp Konyaaltı plajında gidiyoruz. Pazar günü olmasından dolayı olacak ki kumsal iğne atsan yer düşmeyecek kadar kalabalık… “Türkiye’nin göz bebiği Antalya” ne kadar yerinde bir cümle değil mi?
|
|