İZMİR ÇEŞME’DE BİR YAZ ESİNTİSİ
Duygu ile Damla bugün Adana’dan uçakla İzmir’e geldiler. Bir hafta bizde kalacaklar. Onları almak için Mukadder ve Okan ile birlikte Adnan Menderes havaalanına gittik. Uçak saat 10:30 da indi. Valizleri arabanın bagajına koyduktan sonra İzmir’e hareket ettik. Kahvaltı yapmak için Gaziemir’deki OPTİMUM OUTLET’e uğradık. İzmir’in iki güzüde alış veriş merkezi Forum ve Optimum. Gezilecek, görülecek, alışveriş yapılacak güzel bir yeler.
YOL HİKAYESİ: Mustafa Toga
25 Ağustos 2015 // Haber: 731
Çeşme’ye gitmek için İzmir otobanından Karabağlar Belediyesi istikametine saptık. Belediye yol kenarına dev gibi Nasreddin Hoca’nın mı desek yoksa Evliya Çelebi’nin mi büyük bir heykel yaptırmış. İnsanın gözünü alıyor. Yol güzergâhında güzel bir manzara teşkil ediyor. Yapandan yaptırandan Allah razı olsun. Hafif bir rampa iniyoruz, uzaktan İzmir limanını gözüküyor. Kavşağa geliyoruz. Yol; Balçova, Şehir Merkezi ve Güzelbahçe, Çeşme diye iki istikamete ayrılıyor. Biz transit devam ediyoruz.
Mukadder, kırk yıllık aile dostumuz emekli Albay Karahan amca (90 yaşında) ve sevgili nedimesi Ayfer Sanater’i (75 yaşında) telefonla arıyor. Urla’da ki sayfiye ev de olup olmadıklarını sormak için. Oradalarmış. Bizde otobandan ayrılıp İzmir Narlıdere’ye 23 km mesafedeki Urla ilçesine sapıyoruz.
URLA’DA BİR EMEKLİ ALBAY
Evleri eski İzmir-Çeşme yolu üzerinde. Denize 300 metre mesafede yani yolun Ege denizine bakan tarafında değil de karşı yakasında. Adresi bulmak çok kolay. Boşnak börekçisi (pastane/dükkân) veya Yunus Yaşlı Bakım Huzur Evi nerede diye sorarsanız hemen gösterirler. Hatta sormaya bile lüzum yok ana yola paralel Green Way sokağına sapınca hemen karşınıza çıkıyor. Yolun iki yanı yazlık villalarla dolu. Ama bu yıl pek yazlıkçı yok galiba buralarda. Evlerin önünden geçiyoruz. Bahçe çitlerinin ardından köpekler havlıyor. Buraların kış yaz bekçileri herhalde. Hatta duvarın bir köşesine demirden bir kafes yapmışlar içersinde bir kedi tabağındaki yiyecekleri bitirmeye çalışıyor. Tel kafesi de anlaya bilmiş değilim acaba köpekler saldırmasın mı diye? Ege işte; zeytiniyle, üzümiyle özleşmiş. Bazı evlerin bahçesinde üzüm asmaları var. Uzanıp dalından koparmak işten bile değil. Bahçeler bakımlı, mis gibi çiçek kokuyor, sarmaşıklar duvarlara tırmanmış, her ev yeşillik içerisinde.
Kapıda Ayfer yenge karşılıyor bizi bu arada Karahan amcada garaj kapısını açmaya çalışıyor. Maşallah 90 yaşında dim dinç, çıpkın delikanlı. Ön bahçeye hazırlanmış olan masaya otuyoruz. Hemen soğuk limonata ikram ediyorlar. Eski günlere ait sohbet uzadıkça uzuyor. Buarda emlakçi arıyor.
-“Hayır dır” diyoruz?
-“Burayı satmaya kara verdik. Hayatımızın bundan sonraki günlerini İzmir Hatay’daki evde geçirmeyi düşünüyoruz” diyorlar.
VİLLA DEĞİL SARAY YAVRUSU
Buraya villa değil saray yavrusu demek daha doğru olur. Bahçe de özel havuzları var. Vadiye bakan zemin kat da tenis ve bilardo salonu, hatta prive sinema için salon bile hazırlanmış. Arkadaki küçük hobby bahçesinde domates, biber, patlıcan ne tür sebze ararsan yetiştirmişler. Ayfer yenge çok hamarat, doğayı seviyor, her şey organik olsun diyor! Zemin kat çok konforlu dizayn edilmiş, yatak odaları özel tuvalet, banyolu. Asansör yaptırmışlar hem zemine hem de ikinci kata ve de terasa çıkmak için. Bellik ki yaşlılar için düşünülmüş. İkinci katın konforu, manzarası daha da güzel çünkü ön terasa çıkınca Urla ayağın altında. Üst terasa çıkıyoruz. Manzara olağan üstün. Urla koyu, plaj, deniz pırı pırıl gözüküyor.
-“Güneş batarken buradaki şelzonka uzanıp akşam çayımı dudumluyorum “diyor Ayfer yenge.
-“İhtiyarlık çok kötü Mustafa bey” diyor Karahan amca. Dile kolay 90 yıllık bir ömrü bir kefeye koymak.
-“ Allah daha nice sağlıklı sıhatli ömürler versin sizlere. Satılacağına çok üzüldük” diyoruz.
Ayfer yenge; “Burayı dört yıl önce yaptırdık. Arsayı 30 küsür yıl önce almıştık yaptırmak şimdiye nasip oldu. Mukadder bizim manavi kızımız! Genç kızlığında sıkı sık bize gelirdi. İzmir’deki evimizde, Gümüldür’deki yazlığımızda bizimle birlikte kalırdı. Biricik oğlumuz Gökhan’dan ayırmazdık kendisini. (Emekli Binbaşı) Aaaaah ah..! Burayı yaptırırken ne hayallerimiz vardı. Büyük bir aile olalım istiyorduk. Oğlum, gelinim, torunlarım sabah işlerine, okullarına gitsinler, akşam olunca yine bir masada toplanalım. İzmir bir adımlık yer, kış yaz burada ikamet ederiz düşüncesiyle yaptırdık. Maalesef insanın her istediği olmuyor. İki ihtiyar için çok büyük geliyor burası. Çarşı pazara gitmek zor. Taksi ile gidip geliyoruz her yere. İzmir en iyisi bizim için. Canımız deniz isterse iki aylığına da olsa bir yer kiralarız diyoruz artık.”
-“Akşam kalın, misafirimiz olun..!” diyorlar. “Konuşuruz, dertleşiriz.”
-“Teşekkür” ediyoruz.
İZMİR ÇEŞME’DE KUMRU YENİR
Otabana çıkmıyoruz eski Çeşme yolundan devam ediyoruz. Böylece Alaçatı’yı da görürüz diyoruz. Urla’yı çıkınca yol tek gidiş geliş oluyor. Karaburun, Mordoğan kavşağını geçince tabelada Çeşme 57 km yazıyor. Sık sık koylara rastlıyoruz ve yazlıklar da. Buralarda tatilciler sadece yaz mevsiminde kalıyorlar bunu hissetmek çok kolay çünkü çevrede ne alış veriş merkezi ne de buna benzer bir şey var. Rüzgâr burada süreki esiyor olmalı ki çevrede bir yığın rüzgâr enerjisi üreten pervaneli enerji panelleri var. Tabi ki Alaçatı sörf sporu içinde idael bir yer.
Alaçatı’ya geliyoruz. Bahçelerin içerisinde taştan evler görüyoruz. Yol kenarında pansiyonlar var. Kafalarında geniş şapkaları ve kısa şortlarıyla turistler kaldırımda yürüyorlar. Bazılarının ellerinde deniz şemşiyesi. Demekki plajalar pek uzak değil.
Duble yol geliyoruz karşımıza, Çeşme 36.000 tabelası çıkıyor. Sahile, plaja giden yol işaretleriyle karşılaşıyoruz. Birinde Dalyan yazıyor diğerlerinde Ilıca, Reisdere.
Şehir merkezine devam ediyoruz. Çarşı çok kalabalık ama hafta arası olduğu için şanslıyız çünkü rahtça arabamızı koyacak bir park yeri bulabiliyoruz. Şehir merkezi küçük küçük dar sokaklara ayrılmış. Burada lokantalar, barlar, bijuteri, dövmeci, tekstil, çantacı, dondurmacı v.s. bir dizi dükkânlarla karşılaşıyorsunuz. Liman istikametine doğru yürüyoruz. Denizle karşılaşıyoruz. Karşıda Yunan adaları gözüküyor. Burda mavinin her tonunu görebiliyoruz hatta tuzlu suyun kokusunu içimize çekiyoruz. Sahildeki demir korkuluklara yaslanıyoruz. Yandaki tezgâhta kumrular var. Beş tane Çeşme kumrusu (tost/sandaviç) yanında da ayran olsun. Acıkmışız, iştahla yiyoruz. Güneş yavaş yavaş batmaya başlıyor. Üzerlerindeki deniz kıyafetlerini değiştirmiş insanlar bar sokalarını doldurmaya başlıyor. Biraz sonra gece hayatı başlayacak İzmir’in şirin tatil beldesi Çeşme’de…
Karahan Sanater (91), Ayfer Sanater, Mukadder, Duygu, Damla Toga