|
FikralarPOLİTİKACILAR Politikacı bir grup, otobüs ile bir seminere katılmak üzere yola koyulur. Yolda otobüs şoförü kaza yapar ve bir çiftçinin arsasının hemen yanında devrilir. Otobüs paramparça olur. Bunu gören çiftçi, büyük bir çukur kazar ve tüm politikacıları oraya gömer. Ertesi gün savcı ve jandarma olay yerine gelir ve çiftçiye politikacıların nerede olduğunu sorar. - Hepsini gömdüm der çiftçi. - Peki hepsi ölmüş müydü ? diye sorar savcı. - 'Efendim' der çiftçi ' Bazıları ölmediklerini söylüyorlardı, ama sizde bilirisin ne kadar yalancı olduklarını bu politikacıların !!! POLİTİKA Çocuk bir gün babasına sorar. - Baba 'POLİTİKA' nedir? - Yavrum der, anlatacaklarımı iyi dinle, sonra söylediğim kelimeleri ezberle. Şimdi ben para kazandığım için KAPITALİZM im, Annen harcamaları yapıp evi idare ettiği için HÜKÜMET. Dadı ev işlerini yaptığı için İŞÇİ. Sen HALK, kardeşin VATANDAŞ der. Ve yarın sabah POLİTİKANIN ne olduğunu açıklayacağını söyler. Gece çocuk tuvalete kalkar ve kardeşinin ağladığını duyar. Dadısının odasına gider görür ki babası dadısıyla iş başında. Annesine seslenir horul horul uyumaktadır, duymaz. Sabah kahvaltıda babası sorar, 'Oğlum akşam anlattıklarımı hatırlıyor musun ?' Oğlan: Babacığım ben politikanın ne demek olduğunu anladım der. KAPITALİZM, İŞÇİYİ beceriyor. HÜKÜMET uyuyor. HALKI duyan yok . VATANDAŞI ise bok götürüyor." KAYSER'Lİ İLE LAZ KAYSERİLİ ŞAİR EŞREF Bir gün; Vali, yapılan bir şikayet üzerine, Şair Eşrefi vilayet makamına davet etmişti. Davete icabet eden Eşref, vilayete geldiği zaman, kendisine valinin encümende olduğunu ve biraz beklemesi icap ettiğini söylediler. HOCA YUVARLANDI Hocanın kızı müthiş bir gümbürtü duyup seslenir:- Baba, bu ses nedir ?- Hiç kızım hiç, kavuk merdivenden yuvarlandı da.- A..! baba, kavuktan bu kadar çok ses çıkar mı?- Çıkar kızım çıkar. İçinde ben olursam çıkar.
GÜNAH Bir Ramazan günü Nasreddin Hoca'nın gözleri susuzluktan afallamış. Dayanamayıp bir çeşmeye çaktırmadan yanaşmış. Tam suyunu içerken, bir köylü görmüş hocayı: - "Aman hoca, günah değil midir bu yaptığın!" Hoca; - "Yıkıl karşımdan zındık, demiş. Ramazan gider bir daha gelir, ama ben gidersem bir daha gelmem; ne günahı !'
ALLAHIN RAHMETİ Günün birinde bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaktadır. Elbette yağmur yağdığı vakit ya koşulur, ya da bir yerlere sığınılır. Nasreddin Hoca da yağmurun yağışını ve sokakların yalnızlığını pencereden seyrederken bir de bakar ki yağmurdan kaçan bir adam… Hoca biraz dikkatli baktığında bunun bir komşusu olduğunu anlar ve pencereyi açarak; "Komşu, komşu, utanmıyor musun, niçin Allah'ın rahmetinden kaçıyorsun?" deyince adam koşmayı bırakır ve yavaş yavaş evine doğru gider. Bu arada adamın da ıslanmadık yeri kalmaz. Ertesi gün hava yine yağmurludur. Bu defa Hoca Efendi alışveriş için sokağa çıkmıştır. O, işini bitirip de hızlı adımlarla evine doğru giderken bir gün önceki komşusunun evinin önünden geçer. Bu sefer komşusu; "Hoca Efendi, Hoca Efendi, sen dün bana 'Allah'ın rahmetinden kaçılmaz. ' demiştin; bak şimdi kendin kaçıyorsun." deyince, Hoca komşusuna doğru döner ve; "Be adam! Ben Allah'ın rahmetinden kaçmıyorum, Allah'ın rahmetini çiğnememek için koşuyorum." der.
EŞŞEĞE YAZIK Nasreddin Hoca, kasabadan Kur'an-ı kerim, tefsir ve ilmihal gibi bazı kitaplar almış. Bir çuvala yerleştirmiş. Çuvalı sırtına almış, eşeğine binmiş köyüne doğru gidiyor. Yada Hoca'yı görenler : - " Bre Hoca, çuvalı niye kendi sırtına aldın ?" diye sormuşlar. - "Ne yaparsın" demiş Hoca, "zavallı hayvan zaten benim bütün kahrımı çekiyor. Kendi bindiğim yetmiyormuş gibi çuvalı da ona taşıtmaya gönlüm razı olmadı."
|
|